Su Neden Yanmaz?
Hepimiz bir anı hatırlatmak isterken, bir anda başka bir yere savrulmuşuzdur. Bu yazıyı yazmaya başlamak üzereyken, birden Kayseri’nin serin akşamında, eski bir anı gözlerimin önüne geldi. Hani bazen geçmişe dönüp bakarken, bir şeyin ne kadar derin izler bıraktığını fark edersiniz ya… İşte, ben de bir zamanlar bir soruya cevap ararken bulmuştum kendimi. “Su neden yanmaz?” diye sormuştum bir gün, içimden tam anlamıyla cevap bulamadan. Ama aslında bir şeylere yanmadığını bildiğimi keşfetmiştim. Her şeyin bir cevabı yokmuş meğerse…
O Günün Sabahı
Bir yaz sabahı, Kayseri’deki o sıcak günlerin başında, evde tek başıma kahvaltı yapıyordum. O gün, belki de hayatımda alabileceğim en sıradan sorulardan birini sordum: “Su neden yanmaz?” Yani, kimse düşünmeden bunu sorar mı? Ben sordum işte. Belki de hayatta en çok merak ettiğim şeydi, o an, o kadar basit ve temel bir soru. Ama yanıtını bulamamıştım. Su ne kadar yakılsa da yanmazmış. Bir şeye inanmanın anlamı yoktu, belki de suyun bir anlamı vardı. Kim bilir?
Biraz Düşünme Zamanı
Yalnızdım. Kendi düşüncelerimle baş başa kalmıştım ve o sabah, evin içinde gezdirip durduğum aklımdan çıkmayan tek şey “su neden yanmaz?” oldu. Gerçekten merak ediyordum. Belki de en önemli şey, küçük şeylerin büyük etkiler yaratabileceğiydi. Küçücük bir soru ve içindeki düşünceler… Kendimi kaybetmek istemediğimi fark ettim. Kayseri’nin sıcak akşamlarından birinde, arka bahçede gözlerimle dolu suyu izlerken, neden bu kadar çok düşünmeye başladığımı sorguladım.
Su ve İnanmak Arasındaki Bağ
Aslında bu soruyu sorarken ne kadar küçüktüm, şimdi anlıyorum. Yanıtını bulamadığım her şey gibi, suyun yanmaması da, bir yandan acı verici ama bir o kadar da büyüleyici bir şeydi. Suyu o kadar çok seviyorum ki, küçük bir damlası bile büyük bir anlam taşıyor. Ama içimdeki boşluk, suyun bile bir anlam taşıyamayacağını düşündürmüştü. Düşüncelerim bir anda kaybolmuştu. “Su neden yanmaz?” sorusunun cevabını almak, her zaman bir umut gibi geldi ama hiçbir zaman ona ulaşamamıştım. O kadar çok soru vardı ki, birçoğu cevapsız kalıyordu. Suyun içinde kaybolmak, suda boğulmak istememiştim, sadece bir şeylerin arkasında ne olduğunu görmek istiyordum.
Hayal Kırıklığı ve Umut
Sonunda, yıllar sonra, suyun neden yanmadığını tam olarak öğrendiğimde, hayatımda büyük bir hayal kırıklığına uğramadım. Aslında bu sadece bir öğrenme süreciydi. Suyu ateş yakamazmış, çünkü su zaten ateşin bir parçası olamaz. Suyun içindeki moleküller, ateşin yükselmesine engel olurmuş. Ama bu yanıtı aldığımda, hâlâ anlamadım bir şey vardı. Su ne kadar sade bir element olsa da, bazen ne kadar karmaşık olabiliyordu. Suyun yandığını görmediğimizde, kendi hayatımızdaki engelleri de aynı şekilde görmüyoruz belki.
Hayal kırıklığı bir noktada yerini umuda bırakmıştı. Birçok şeyin üstesinden gelebilmek için bazen kabul etmemiz gereken, biraz da soyut anlamlar vardır. Birçok soru sorarak hayatta ilerlediğimizde, her şeyin yanıtı olamayabilir. Ama bazı cevaplar, bizim içimizde, derinlerde bulunur. Su yanmaz ama, o bize daha büyük bir soru getirir: Her zaman bildiklerimiz, bize ne kadar yakın? Ya da bizim bilmediklerimiz ne kadar uzak?
Sonraki Günü Düşünmek
Ertesi gün, suyun etrafında bir başka soru daha geldi. Belki de kaybolduğumuz yerde, aradığımız her şeyin içindeyiz. Düşüncelerimizdeki su, her şeyin arkasında olmalı. Gözlerimdeki tek şey, suyun yanmadığı değil, her şeyin aynı su gibi aslında belirsizliğin içinde olduğuydu. Her şeyin sırrı, suyun içindeki gizemle karışıktı.
Sonuçta Su Neden Yanmaz?
Su neden yanmaz? Belki de suyun yanmaması, bir metafordur. Belki de hayatta hiçbir şeyin aslında görünmeyeni kadar önemli olmadığını anlatan bir gerçek. Ne kadar yaklasak da, bazen hayatın en temel yanıtları en derinlerinde saklıdır. Su yanmaz çünkü o bir parçasıdır her şeyin. Ama ne zaman bir soru sorulsa, içimizde daha fazla bir şeyin cevaplandığını hissediyoruz. Ve belki de, sonunda yanmayan bir su kadar saf ve berrak olmak yeterlidir.